3 Nisan 2018 Salı
ÇOKLU ZEKA 8
• Gelişim Dosyası Değerlendirme Sistemi
I. ÜRETİM: Alan içinde düşünebilme
Çalışmayı üretim boyutunda değerlendirmenin göstergesi çalışmanın kendi içinde mevcuttur. Böylece bu boyutlar eskizler ve final çalışmalarına bakılarak dışarıdan birisi tarafından ölçülebileceği gibi sınıf öğretmeni tarafından da değerlendirilebilir. Dört boyutu vardır. Bunlar:
a. İş
b. Yaklaşım
c. Buluş
d. İfade
II. YANSITMA: Alanla ilgili düşünebilme. İfadenin değerlendirilmesi ile ilgili göstergeler ve öğrencinin kendi yaratısı ve eskizleriyle, sınıfta yaptığı fikir beyanlarının şeklinin incelenmesinden oluşur. Ancak bu boyutların öğrenciyi tanıyan sınıf öğretmeni tarafından değerlendirilmesi gerekmektedir. Beş boyutu vardır ve bunlar aşağıdaki gibidir:
• Kendi çalışmasını değerlendirme becerisi, Eleştiri yapabilme becerisi, Kritik ve önerileri kullanma becerisi, Alan içindeki diğer sanat ürünlerinden bir şeyler öğrenebilme yeteneği, Sanatsal hedefleri söyleyebilme yeteneği.
III. KAVRAMA: Alanı kavrayabilme
Öğrencinin kavrama yeteneğinin değerlendirilmesi şeklindedir. Değerlendirmenin sınıf öğretmeni tarafından yapılması gerekir. Üç boyutu vardır ve aşağıdaki gibidir:
• Alan içindeki çalışmalarla ilgili hassas ayrımlar yapabilme kapasitesi, Deneyimin duygusal yönlerinin farkında olma bilinci, Materyallerin fiziksel özelliklerine ve niteliğine karşı duyarlılık.
IV. İŞE YAKLAŞIM
Öğrencinin işe yaklaşımının değerlendirilmesindeki gösterge, onun sınıf içindeki iletişiminin incelenmesidir. Bu değerlendirmenin de sınıf öğretmeni tarafından yapılması gerekir.
• Dört boyutu vardır ve aşağıdaki gibidir:
İşe -göreve- olan ilgisi,
Bağımsız çalışma yeteneği,
İşbirlikli çalışma yeteneği,
Kültürel kaynakları kullanma yeteneği.
Bu projeye, sınıfa hareketlilik ve canlılık kazandırması ile öğrenci ve öğretmenler tarafından ilgi ve sevgi gösterilmesine karşın, çeşitli eleştiriler de yapılmıştır. Bu eleştirilerin başlıcaları aşağıdaki gibidir:
Çalışmaların sınıf içerisinde neler öğretebileceğinden çok “doğal” gelişim üzerinde yoğunlaşması, Fikirlerin, pazartesi sabah sınıfta ne olacağı ile ilgili doğrudan bir ifade içermediğinden dolayı eğitim uygulamalarından uzak olması şeklinde değerlendirilmiştir (Ellen W,1998).
Gardner’a göre eğitim sürecindeki bireylerin ya da başka bir deyişle öğrenenlerin çoğunun öğrenmenin doğası konusunda herhangi bir bilgisi yoktur ve bunun nasıl belgelenebileceğini de bilmemektedirler. Şu anda öğrenim görmekte olanların çoğu, okulda kendilerine sunulan bir materyali başka bir yerde kullanamamaktadırlar. Bu da günümüzdeki eğitim sisteminin hedefine ulaşamadığının bir kanıtıdır. Öğrenmenin tüm eğitim sisteminin merkezi bir hedefi haline gelmesini sağlamak için başlangıç olarak eğitimcilerin, öğrencilerinin nasıl bir anlayışa sahip olmalarını istediklerine karar vermeleri gerekmektedir. Böyle bir tartışmanın ulusal ve hatta uluslararası boyutta başlatılmasının faydalı olacağı düşünülmektedir. Çeşitli disiplinlerde öğrenmenin gerçekleştiğine dair bir takım göstergeler aşağıdaki gibi ifade edilmektedir: (Gardner 1993).
• Bir fizik öğrencisi, günlük yaşamında karşılaştığı olguların ve objelerin hareketlerini ya da nedenlerini açıklayabildiği gibi çeşitli amaçlara yönelik olarak laboratuarında yaptığı deneyleri de açıklayabilmelidir.
• Bir tarih öğrencisi, günlük gazete ve haftalık haber dergisi okuyabilmeli ve hem neler olup bittiğini anlayabilmek hem de olabilecekler konusunda tahminlerde bulunabilmek için söz konusu tarihsel prensipleri saptayabilmelidir.
• Bir matematik öğrencisi, akıllı bir yatırım yapmak için ileriye dönük faiz hesaplarını yapabilmeli ve doğru tahminlerle belli bir süre sonunda ne kadar gelir elde edebileceğini hesaplayabilmelidir.
• Bir edebiyat ya da sanat öğrencisi, ilgi duyduğu alanda basit özgün eserler ortaya koyabilmeli, okuduğu ya da izlediği eserin kalitesini, kendi ve diğer kültürler içerisindeki yerini saptayabilmeli ve bunları ileride özgün ürünler ortaya çıkarmak üzere kendi dağarında saklayabilmelidir.
Yukarıdaki ifadeler birbirine zıt olmadığı gibi gerçekleşmesi zor düşünceler olarak da görülmemektedir. Ancak hedeflerini bu şekilde açıklayan okulların sayısı çok azdır. Gardner, “To Open Minds” (1989) isimli kitabında bazı eğitim sistemlerinin, edimi (performansı); öğrencilerin öğretmenler tarafından kendilerine gösterilenleri ezberlemeleri olarak vurgulamakta ve buna en uygun olarak da Çin’i göstermektedir.
Ancak daha yakından incelendiğinde, öğrenci tarafından istendik davranışlar sergilendiği zaman öğrenmenin gerçekleştiğinden söz edebiliriz. Öğrenci bir fizik ilkesini, uygun bir şekilde uygulayamadığı sürece onun o ilkeyi öğrendiğini savunamayız.
Yalın ve özlü anlatımıyla öğrenmeye -kavrama/anlamaya- yönelik eğitimin en iddialı kısmı, okul programlarının kısaltılmasıdır. Eğer öğrencilerin gerçekten anlamaları ve öğrenmeleri isteniyorsa, “programı tamamlama” fikrinden uzaklaşılmalıdır. Çünkü programda yer alan öğrenme birimlerinin tamamını bitirme çabasına girildiğinde, öğrencilerin kafası; kısa cevaplı kâğıt-kalem testlerinden hemen sonra unutacağı bilgilerle yüklenmiş olacaktır.
Gardner’ın anlama ve öğrenmeye yönelik eğitim yaklaşımında, öğrencilerin anlaması istenilen kavram çeşitleri ve öğrencinin okulu bitirdikten sonra yapmasını istediğimiz davranışların belirlenmesi önemlidir. Bu belirlemeler yapıldıktan sonra elde edilen veriler, eğitim ve değerlendirme sürecinin odağına yerleştirilmelidir. Mümkün olduğunca bu kavramlar öğrencilere açıklanmalı ve öğrenciler bu becerilerle tanışmalıdırlar. Kısaca, kavramaya yönelik eğitim programı “sarmal program” olmalı, zengin ve üretici fikirlere öğrenme-öğretme sürecinde tekrar tekrar dönülmelidir. Böyle bir süreçte öğretmenlerin sürekli olarak birbiri ile iletişim halinde olması son derece önemlidir, çünkü öğrenimin sürekliliği ancak bu şekilde sağlanabilir (Gardner, 1989).
Linda Campbell’ın “Çoklu Zekâ ile Öğretim ve Öğrenim” isimli araştırması, öğretmenlerin çoklu zekâya yaklaşımlarının hedeflerini ortaya çıkarmıştır. Buna göre kimi öğretmenler bu kuramı dersin içeriğine çeşitli giriş noktaları sağlayan direktiflere dayalı bir süreç olarak, kimileri her gün sanat derslerine eşit zaman ayırarak, kimileri de her bir öğrencinin yeteneğinin yaşamının erken yaşlarda geliştirilmesi olarak yorumlamaktadırlar. Birçok öğretmenin çoklu zekâyı; programı birleştirmek, sınıf içinde öğrenme istasyonları düzenlemek, projeye dayalı programla öğrencilere kendilerinin yönlendirdiği öğrenme becerilerini kazandırmak için kullandıkları saptanmıştır. Yine bir takım öğretmenlerin ise öğrencilere gerçek yaşamdaki becerileri öğretmek için çeşitli meslek alanlarından uzmanlarla birlikte çıraklık programlarını başlattıkları görülmüştür. Sonuçta, bu uygulamaların hiç birinin bir diğerlerine üstünlüğü yoktur. Öğretmenler bu kuramı öğrencilerine, okula ve topluma en uygun kabul ettikleri şekilde uygulamaktadırlar. (Campbell, 1996).
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder