3 Nisan 2018 Salı
ÇOKLU ZEKA 7
Öğrenci olarak aktif bir rol alma becerisi ve isteği; çeşitli akademik etkinliklerdeki öğrenim sürecini anlama; okuldaki görevler ve roller üzerinde çoklu bir görüş edinme yeteneği. Bu konuların öncelikle “kaynaştırma” yaklaşımı ile sunulması tercih edilmiştir. Bu öğrencilere bir takım derslerle okulda nasıl pratik zekâlı olunacağını öğretmek yolu ile değil, bu konuları başlıca konu alanları ya da öğretileri ile ilgili günlük çalışmalar içerisinde kaynaştırarak öğretmek hedeflenmiştir.
• Kaynaştırma (İnfüzyon) Programı:
ODPZU kaynaştırma programının amacı öğrencinin dikkatini çeşitli alanlardaki problemlerin birbiriyle nasıl bağıntılı olduğuna yöneltmek ve bu yolla kendi kendilerini çeşitli konularda değerlendirebilmeleri için araçlar ve teknikler kazandırmaktır. Bu yaklaşım ÇZK’ nın iki ana kuramına dayanmaktadır. Bunlar:
1. Kişi bilgiyi en iyi şekilde zengin bir ortamda sunulduğunda öğrenir.
2. Öğrencinin, ayrı derslerden ya da kalıplaşmış tanımlar ve becerilerden; okul çalışması ya da yaşam sürecinde beklenmedik bir şekilde ortaya çıkan problemlere transfer yapması zordur (Brown & Campione, 1984; Perkins & Salomon, 1989).
Kaynaştırma yaklaşımı standart program (matematik problemleri, coğrafya vb.) ve ortam dışı düşünce ya da öğrenim becerileri programı arasında bir köprü olarak ve konular arasında uygulanabilirlik kazandıran bir “meta-program” düşünülebilir. Program, öğrencilerin okulda yapmaları gereken ödevlerin nedenlerini daha iyi anlamalarını ve gerçekleştirmelerini sağlayan bir takım kaynaştırma ünitelerinden oluşmaktadır. Her bir ODPZU kaynaştırma ünitesi aşağıdaki ilkelerden bazılarını içermektedir.
Pratik zekâ becerileri en verimli şekilde alana özgü ortamlarda gelişir.
Öğrenci için zorluk yaratan kavramlar analiz edilir ve açıklığa kavuşturulur.
ODPZU ünitelerinde öğretilen konular belli bir amaca yönelik kullanıldığında daha etkili yerleşir.
Öğrenci bilgiyi en iyi şekilde kendi beceri ve ilgi alanı ile bağlantılı olduğunda öğrenir.
Pratik zekâya dayalı beceriler hem okul hem de gerçek yaşam ortamında sunulduğunda çok daha güçlü kaynaşır.
Öğrenci hem işlem hem de ürün üzerindeki yoğunlaşmadan faydalanır.
Kendi kendini gözlemleyebilme, öğrencinin öğrenim sürecinde aktif görev almasına yardımcı olur.
2.2.4.3. Lise Düzeyinde Çoklu Zekâ Uygulamaları (LDÇZU):
1985 yılında Harvard “Okul Öncesi Eğitim Projesi” Eğitimsel Sınama Servisi ve Pittsburgh Devlet Okulu güçlerini birleştirerek, uzun yıllar sürecek olan bir projeye başlamışlardır (Gardner, 1990a; Gardner, 1989 a; Zessoules, Wolf & Gardner, 1988). Projenin amacı, ilköğretimin son yıllarında ve liselerde, sanat öğrenimini belgelendirebilen bir takım değerlendirme araçları belirlemeye yöneliktir. PROPEL sanatlar fikri belirtilen tarafların işbirliğiyle başarıyla sonuçlanmıştır.
Eğitim deneyimi içerisinde yer alan herkes, bir cümlelik hedefin ifade edilmesinin, uygulanmasından daha kolay olduğunu kabul etmektedir. Bu yüzden projeye, öncelikle öğrencilerde ölçülmesi düşünülen beceri çeşitlerinin saptanmasıyla başlanmış ve üç sanat dalında çalışılması kararlaştırılmıştır. Bunlar; müzik, görsel sanatlar ve yaratıcı yazım sanatlarıdır. Bu sanatlarla ilgili üç tür yeterlik üzerinde yoğunlaşılmıştır. Bunlar da; Üretim (müzik besteleme ya da performansı; boyama ya da çizim; yaratıcı ya da “hayalci yazım”), algılama (bir sanat dalı içinde ayrıştırma ve farklılıkları saptama, sanatsal düşünme) ve yansıtma (kendini anlama, kendini bir sanatçının yerine koyarak sanat eserinin amaçları, tekniklerini, zorluklarını ve etkilerini anlamaya çalışma) dır.
İdeal olarak uygun ölçüm araçlarını basitçe belirlemek ve hedef yaş grubundaki öğrencilere uygulamak istenilmiş, ancak bu mümkün olmamıştır. Buna karşın önemli bir gerçekle karşı karşıya gelinmiştir: Öğrenci, ilgili sanatsal basın-yayın organları ile doğrudan çalışma konusunda kayda değer bir deneyim edinmedikçe yeterliğin ve hatta potansiyelin ölçülmesine gerek kalmadığıdır. Basketbol antrenörlerinin zaten basketbol oynayan öğrencilere baktıkları gibi, eğitimi değerlendirenlerin de sanatsal etkinliklerle ilişki halinde olan öğrencileri incelemesi önemlidir. Başka bir deyişle, basketbol öğrencilerinin iyi-eğitimli ve becerili bir antrenöre ihtiyaç duydukları gibi sanat öğrencilerinin de eğitim programlarının hedefleri ile tam ilgili ve sanatsal beceri ve anlayışa sahip kapasitedeki öğretmenlere ihtiyacı vardır. Bu nedenle, bu hedeflere ulaşabilmek için program modüllerine uygun araçlar seçilmiş ve bunlar ölçüm araçları ile bağlanmıştır. Program ve ölçümden oluşan özenli bir süreç geliştirilmiş ve her bir sanat dalı için yeterlikleri tanımlayan disiplinler arası bir ekip oluşturulmuştur. Yazımda, öğrencilerin değişik türlerde -şiir yazımı, bir oyun için diyalog yazımı- ortam yaratma kapasitesine; müzikte öğrencilerin çalışma sürecinin değerlendirilmesinden öğrenme yollarına; görsel sanatlarda da tarza karşı duyarlılık, çeşitli kompozisyonel kalıpların kabulü ve portre ya da gerçek yaşam gibi çalışmaların planlanması kapasitelerine bakılmıştır.
Burada adı geçen tüm beceriler için daha sonra “alan projesi” olarak adlandırılacak bir takım alıştırmalar oluşturulmuştur. Bu alıştırmaların algılama, üretim ve yansıtma elemanlarını içermesi gerekmektedir. Alan projesi kendi başına tamamıyla bir program değildir, ancak programa uygun olmak zorundadır ya da başka deyişle standart sanat programlarına uyumlu olmalıdır. (Gardner; 1993b).
Alan projeleri öncelikle öğretmenler tarafından değerlendirilmiş ve eleştirilmiştir. Daha sonra pilot olarak bazı öğrenciler üzerinde uygulanmıştır. Örnek bir ölçüm aracı öğretmenler tarafından denenmiş ve alan projesi her bir katılımcı tarafından yeterli görülene dek bir takım değişimler geçirmiştir. Sonuçta; ölçüm aracının bir kısmı “öğrencinin ne amaçla öğrendiğini” ölçecek kadar basit bir şekilde kullanıma hazır hale gelmiştir. Ancak bu aracın (araştırmalar için) daha hassas ölçümler yapmaya ve hatta merkez okul idaresinin kullanımı için özet sonuç oluşturmaya bile elverişli olduğu ortaya çıkmıştır.
“Bir eserin biyografisi” isimli alan projesinde öğrencinin öğrendiği yeni bilgileri, daha önceki alan projelerinde öğrendiği bilgilerle sentezlemesi yoluyla gelişimine yardımcı olmak hedeflenmiştir. Bu amaçla üç seanslık bir çalışma gerçekleştirilmiştir:
Birinci seansta öğrenciler, önce Andrew Wyeth’in Brown Swiss’i tamamlamadan önce hazırladığı bir takım eskizleri, daha sonra da Picasso’nun Guernica’sından bir takım eskiz ve kahramanları incelemişlerdir. Bu şaheserlerin incelenmesinden sonra öğrencilerden evdeki odalarını, kendileri ile ilgili bir takım ifadeler yansıtacak şekilde çizmeleri istenmiş ve onlara bir dizi araç (kâğıt, kalem, boya vb.) ile dergiler ve slâytlar gibi bazı resimler verilmiştir. Başlangıç seansında onlardan odalarından herhangi bir elemanı seçmeleri ve kendilerini yansıttığını düşündükleri obje ya da resimleri ilave etmeleri ve bunları örnek eskizlerde kullanmaları istenmiştir. Bunları yaparken yoğunluğun kompozisyon üzerinde olması gerektiği ve sanatsal elemanların kendilerini nasıl yansıtacağını da düşünmeleri konularında cesaretlendirilmişlerdir.
İkinci seansta, sanatçıların obje çalışmalarında mecaz’ı kullanımı ve belirli objelerin ya da elemanların nasıl çok anlamlılık taşıdığını gösteren slâytlar incelenmiş ve aynı zamanda da sanatçının atölyesi ve özel dünya görüşünü nasıl yansıttığı sorulmuştur. Daha sonra öğrencilerin kendi çalışmalarına dönmeleri ve kompozisyonlarında kullanmak istedikleri araç, tarz, renk, çizgi ve yaptıkları seçim vb. konularda bir karara varmaları istenmiştir. Seansın başlangıcında yaptıkları seçim, bu seçimin nedenleri ve estetik yaklaşımlarını yansıtan bir çalışma dosyasını tamamlamaları istenmiştir.
Üçüncü seansta öğrencilerin, tüm örnek eskizleri ve denemelerini gözden geçirerek onlarla tatmin olup olmadıklarını düşünmeleri ve final çalışmasına başlamaları istenmiştir. Bu final seansında öğrenciler, bir sonraki hafta süresince çalışmalarını tamamlamışlar, birbirleriyle tartışmışlar ve çalışmalarının, eskizlerini yansıtıp yansıtmadığını gözden geçirmişlerdir. Son haftadaki etkinlikler kullanılan yansıtma, ifade türleri için bir model olduğu gibi öğrencinin gelişim dosyasının da tamamlanmasını sağlamıştır.
Alan projelerine uygun olarak ikinci bir eğitim aracı da “gelişim dosyası’’dır. Çoğu sanatçının dosyasında, sadece en iyi çalışmaları ya da başka bir deyişle rekabet ortamında değerlendirilmesini istediği çalışmaları yer almaktadır. Ancak gelişim dosyasında öğrencinin sadece tamamlanmış değil, gelişim sürecini ortaya koyan tüm karalamaları, denemeleri, eskizleri, sevdiği ya da sevmediği eserler yer almaktadır. Ayrıca gelişim dosyaları çok yönlü olarak değerlendirilebilmektedir. Bazıları doğrudan olabilir: girişlerin düzenli olarak yapılması, bütünlüğü vb. Bazıları ise daha karmaşık ve daha sübjektiftir: final ürünlerinin genel niteliği, teknik ve yaratıcı temelleri gibi. Bu araştırmanın özellikle ilgilendiği yön, gelişim dosyalarının benzersiz potansiyellerin gösterilmesine yardımcı olan boyutlarıdır. Bunlar; öğrencinin kendi güçleri ve zayıflıklarının bilincinde olması, doğru ifade etme kapasitesi, öz eleştirisi ve diğerlerinin eleştirilerinden yararlanma yeteneği, kendi gelişim aşamalarına karşı duyarlılığı, alan projesinin derslerini yararlı bir şekilde kullanabilme becerisi, problem bulma ve çözme becerisi, o anki projeleri ile daha önce yaptığı ya da ileride yapacağı projeler arasında bağlantı kurma becerisi, bir estetik durumdan diğerine geçme ya da geriye dönmede rahat ve uygun hareket etme becerileridir.
Ellen Winner yönetimindeki LDÇZU ekibi, öğrencilerin gelişim dosyasını ve söz konusu projelere uygulanabilecek üretim, kavrama, yansıtma ve işe yaklaşım boyutlarını aşağıdaki biçimde belirlemişlerdir. Bu belirlemeler şu an için sadece müzik, resim ve görsel sanatlar alanlarına dayalıdır ancak ileride başka alanlara da uygulanabilme özelliğini taşımaktadır.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder