Bu hastalık mani ve depresyon
atakları ile karakterizedir. Hastanın duygulanımı mani dönemlerinde neşe,
depresyon dönemlerinde umutsuzluk ve çökkünlükle karakterizedir. Ara dönemlerde
kişi normale döner. Bazı hastalarda mani ve depresyon belirtileri bir arada
görülürken, bazı hastalarda belirtiler hafif düzeydedir (hipomani).
Toplumda görülme sıklığı %1-2’dir. Kadınlar ve erkeklerde eşit oranlarda
görülür. Hastalar ilk atağı genelde yirmi yaşlarında geçirirler ancak daha önce
veya daha sonra da olabilir. Beş altı yaşlarında veya elli yaşından sonra ilk
atağını geçiren hastalara da rastlanabilmektedir. Bazen ilk atak depresyondur,
bu durumda tanı koymak zordur ve genelde gecikir. Hastalığın ortaya çıkışı
sıklıkla kişinin meslek ve eş seçimi dönemine rastlar ve kısa sürede tanı
konulup önlem alınmazsa kişinin hayatında önemli sekeller bırakır. Hastalık
taşkınlık yani mani döneminde ise aşırı para harcama cinsel ilgi ve aktivitede
artma ile kişiye ve aileye ciddi maddi ve manevi zararlar verir. Çökkünlük
dönemleri ise diğer depresyonlara göre daha ağırdır ve intihar riski daha
yüksektir.
Hastalığın belirtileri, süresi ve şiddeti kişiden kişiye değişir. Bazı
hastalarda mani bazılarında ise depresyon daha baskındır. Bazen de mani ve depresyon
eşit oranda görülür.
Ataklar birkaç günden birkaç aya kadar değişir. Özellikle tedavi edilmediğinde
uzun sürer. Hastalar yaşamları boyunca ortalama 10 atak geçirirler ancak bundan
az veya fazla sayıda atak olabilir. Atak sayısı arttıkça ataklar arasındaki
süre kısalır. Bir yıl içinde dört veya daha fazla sayıda atak olduğunda hızlı
döngülü mani olarak adlandırılır.
HASTALIK NEDEN ORTAYA ÇIKAR?
Pek çok rahatsızlıkta olduğu gibi bu hastalığın nedeni de tam olarak
bilinememektedir. Diğer psikiyatrik hastalıklar içinde genetik geçişi en fazla
olan rahatsızlık manidir. Hastaların %50’sinin anne veya babasında aynı
hastalık olduğu tespit edilmiştir. Tek yumurta ikizlerinden birinde mani
olduğunda diğerinde mani görülme oranı %70 tir. Bu hastaların birinci derece
yakınlarında mani ve depresyon görülme oranı normal topluma göre daha sıktır.
Akrabalık derecesi azaldıkça risk azalmaktadır. Örneğin hastanın kuzeninin aynı
hastalığa yakalanma riski kardeşine göre daha düşüktür.
Hastalığın beyindeki nörotransmitter maddelerin işlevlerinde bozulma ile ortaya
çıktığı düşünülmektedir.
Doğum sonrası hastalığın aktive olması hormonal değişikliklerin de rolü
olduğunu düşündürmektedir.
Uykusuzluğun mani atağı ile yakın ilişkisi vardır. Hastalar genelde ilk atağın
uykusuzlukla başladığını ifade ederler.
Multiple skleroz, kafa travması veya epilepsi gibi bazı hastalıklarda mani de
görülebilmektedir. Yine bazı ilaçlar da mani ortaya çıkarabilmektedir.
MANİ BELİRTİLERİ NELERDİR?
1. Enerji artışı, kolay yorulmama,
2. Aşırı neşelenme veya aşırı sinirlilik
3. Dikkatin çabuk dağılması
4. Uyku ihtiyacında azalma,
5. Muhakeme yeteneğinde bozulma, düşüncelerde aşırı artma,
6. Cinsel istek ve aktivitede artma,
7. Hastalığı kabul etmeme,
8. Aşırı para harcama,
9. Riskli davranışlar içine girme,
10. Konuşmada aşırı artma, konuşmanın bölünememesi, hızlı konuşma,
11. Kendine aşırı güven, kendini büyük ve önemli biri olarak görme...
Bu belirtilerin tek başına bulunması bir anlam ifade etmez tanı koyabilmek için
birkaçının bir arada olması ve bir süredir devam ediyor olması gerekir. Mani
atağı hızlı başlangıçlıdır ve hastalar atağın uykusuzlukla başladığını ifade
ederler. Kişi kendini aşırı iyi hisseder, dikkati çok artmıştır, kendine çok
güvenmektedir ve sosyal ilişkileri kolayca kurar hale gelmiştir, çevredeki
insanlara sataşma, laf atma sıktır. Başkalarının konuşmalarına katılır
çevredekileri bu nedenle rahatsız ederler. Duygulanımda kişinin kendisini iyi
hissetmesinin yanında ani duygu değişmeleri ve dengesizlik sıktır. Hasta
gülerken aniden ağlamaya veya bağırmaya başlayabilir. Mani ve depresyonun
birlikte bulunduğu durumda depresyon ve mani belirtileri aynı anda bir arada
bulunabilir veya birinden diğerine geçiş sıktır. Hastalık ilerledikçe aşırı
konuşma ve hareketlilikte artış görülür. Bazen konuşma o kadar artar ki kişi
cümleleri tamamlayamaz olur, konuşmada birbiri ile bağlantısı olmayan
kelimelerin art arda sıralanması dikkati çeker. Kişi önemli birisidir, önemli
görevler üstlenmiştir, aklında gerçekleştirilmesi güç planlar vardır, hatta bu
nedenle kendisine zarar vermeye veya yok etmeye çalışanlar vardır. Davranışlar
kontrolsüzdür. Toplum kurallarını hiçe sayar. Karşı cinse sakıntılık edebilir,
trafik kurallarını hiçe sayabilir. Aşırı para harcama, aşırı makyaj yapma, göze
çarpan giysilerle dolaşma olabilir. Hasta ödeyemeyeceği borçlar altına
girebilir, kredi kartlarını sonuna kadar kullanabilir. Yine kontrolsüz şekilde
kumar oynayabilir. Gayrimenkullerini yok pahasına satmaya veya başkalarına
bağışlamaya kalkabilir. Bazı hastalar kendilerini kontrol edebilmek için alkole
yönelir. Bazen kişi gerçek hayatla ilgisini koparıp hayal dünyasında yaşamaya
başlayabilir. Bu durumda şizofreniden ayrımı güçtür. Bazı bedensel hastalıklar
ve ilaç kullanımlarında da benzer tablolar ortaya çıkabilir bunların ayrımı
gerekir. Hastalar genelde hastalıklarının farkında değildir ve bu nedenle
doktora gelmek istemezler.
HİPOMANİ BELİRTİLERİ NELERDİR?
Hipomani belirtileri, maniye göre daha hafiftir. Sıklıkla hastalık olarak
görülmeyip gözden kaçabilir. Atak sırasında aşağıdaki belirtilerden üçünün bir
arada bulunması gerekir:
1. Kişinin kendine güveninde aşırı artma,
2. Uyku ihtiyacında azalma,
3. Dikkatin kolayca dağılması,
4. Fiziksel ve zihinsel aktivitede aşırı artma,
5. Kötü sonuçlar doğurabilecek aktiviteler içine girme.
Tanı koyabilmek için bu belirtilerin bir süredir devam ediyor olması gerekir.
Hastalar genelde neşelidir, bazen neşe yerine aşırı sinirlilik olabilir.
Konuşma artmış, hareketler hızlanmıştır. Hasta bir şey anlatırken bir başka
konuya kolayca geçmekte, bazen konuştukları anlaşılması güç hale
gelebilmektedir. Karşı cinse ilgi artmıştır. Cinsel istek ve aktivitelerde
artış görülmektedir. Kişi sorumsuzca para harcayabilir. Ödeyemeyeceği borçlar
altına girebilir, riskli işleri kolayca üstüne alabilir. Çok hızlı araba
kullanabilir, karşı cinse sarkıntılık yapabilir. Bu nedenle polis ve yargı ile
başı derde girebilir. Topluma uygun olmayan giysilerle dolaşma veya aşırı
makyaj yapma görülebilir. Sosyal aktivitelerde artış mevcuttur. İnsanlarla kolayca
ilişki kurabilir, çok arkadaş edinir, etrafa ilgi artmıştır. Bazen en ufak
ayrıntılar dikkatini çeker, bu nedenle belli bir konu üzerinde uzun süre
duramaz. Hastaların çoğunun iç görüsü yoktur. Hasta olduklarının farkında
değildir veya hasta olduklarını kabul etmek istemezler.
DEPRESYON BELİRTİLERİ NELERDİR?
Mani hastalarında görülen depresyon belirtileri diğer depresyon ile aynıdır.
Aradaki tek fark bu hastalarda depresyon ataklarından başka mani ataklarının da
görülmesidir.
HASTALIĞIN SINIFLANDIRILMASI NASILDIR?
Atakların görülme şekli ve sürelerine göre hastalığı alt başlıklar halinde
sınıflandırabiliriz:
Bipolar I bozukluk: Hasta en az bir mani veya karışık mani depresyon atağı
geçirmiş olmalıdır. Hastanın depresyon atağı geçirmiş olması şart değildir.
Bipolar II bozukluk: Hastaların en az bir depresyon ve bir hipomani atağı
geçirmiş olması gerekir. Hastanın mani atağı geçirmemiş olması gerekir. Bu
hastalarda özellikle hipomani atağı daha zor tespit edilir ve tanı konması
zordur.
Siklotimik
bozukluk: En az iki yıldır devam eden depresyon ve hipomani atakları olmalıdır.
Yine bu grupta da mani atağı geçirmemiş olmak gerekir.
Süresi ve görülüş zamanına göre de hastalık şu alt gruplara ayrılır:
- Hızlı döngülü mani: hastalar bir yıl içinde dört veya daha fazla sayıda atak
geçirirler.
- Aşırı hızlı döngülü mani: bir hafta içinde dört veya daha fazla sayıda atak
görülür. Bazen hasta bir gün içinde dört mani depresyon atağı geçirebilir.
- Mevsimsel özellik gösteren mani: bu hastalarda atakların ortaya çıkışı
genelde belli mevsimlere rastlar.
- Doğum sonrası mani: doğumdan sonra dört hafta içinde hastalık görülür.
HASTALIKTA GİDİŞ VE SONLANIŞ NASILDIR?
Hastalık tedavi edilmediği takdir de genelde üç ay içinde kendiliğinden
düzelir.
Tedavi ile hastaların çoğu birkaç ay içinde normal hayatlarına dönerler.
Bununla birlikte hastalığın tekrarlama şansı yüksektir. Ataklar arası iyilik
dönemlerinin süresini kestirmek zordur. Birkaç ataktan sonra genelde aradaki
süre kısalır. Ortalama beş ataktan sonra ataklar arası süre sabitleşir ve
genelde 6-9 aydır. Hastalığın seyrinin nasıl olacağını önceden belirlemek
zordur. Hastalık çok geniş bir yelpazede kendini gösterir. Bazı hastalar tek
bir atak geçirip bir daha uzun süre hastalanmayabilirler (%7). Bazı hastalar
depresyon ve mani ataklarını arka arkaya geçirirler, bazen de hızlı döngülü
mani dediğimiz durum ortaya çıkar ve hastalar gün içinde maniden depresyona
değişim gösterirler. Sadece mani atağı geçiren hastalar %10-20 oranındadır.
Geriye kalanlar mani ve depresyon atağını birlikte geçirirler. Erken yaşta
başlayan ve ailesinde mani öyküsü olan hastalarda bu hastalığın süreğenleşme
olasılığı artar. Hastalık döneminde kişilerin alkol ve madde kullanımında artma
olabilir. Hastalar yaşamları boyunca ortalama 10 atak geçirir, atak sayısı
bundan az olabileceği gibi daha fazla da olabilir. Hastaların %15’i düzelir,
%10’u süreğenleşir, kalanında kısmi düzelme ve ataklar devam eder.
HASTALIK NASIL TEDAVİ EDİLİR?
Hastalığın tedavisi iki aşamalıdır. Birinci aşamada var olan atak tedavi
edilir. İkinci aşamada ise amaç tekrar atak geçirilmesini önlemektir. Atak
sırasında hastaneye yatırılarak tedavi edilmesi gerekebilir.
Hastalığın en önemli özelliği koruyucu ilaç kullanımı ile atakların
önlenebilmesidir. Bunun pek çok hasta için hayati önemi vardır. Her bir atak
hastanın hayatında önemli izler bırakmaktadır. Okula devamsızlık nedeni ile
okul başarısında düşme, aile içi sorunlar nedeni ile eşlerin arasının açılması
veya boşanmalar, işini kaybetme, büyük borçlar altına girme görülebilmektedir.
Hastalar yılda bir veya daha fazla sayıda atak geçiriyorsa koruma tedavisi
gereklidir. Hastaların %60’ı lityum ile koruma tedavisine iyi yanıt verirler.
Bu ilaçla koruma altına alınamayan hastalarda başka ilaçlarla koruma
denenmelidir. Bu ilaçların önemli özelliği belli kan seviyelerinde etkili
olmalarıdır. Belli değerlerin altında olduğunda ilaçların koruyucu etkisi
olmamakta, bu değerlerin üzerine çıkıldığında yan etkiler ortaya çıkmaktadır.
Bu nedenle bu ilaçların düzenli olarak kullanılması ve belli aralıklarla kan
kontrollerinin yapılması şarttır. Bu hastalıktan dolayı ölüm depresyon ve buna
bağlı intihar nedeniyledir. Koruyucu tedaviye devam ederek, bu risk
azaltılabilir. İlaç tedavisine ilave olarak psikoterapi önemlidir. Düzenli ilaç
kullanarak ve doktor kontrolünde kalarak hayatını normal şekilde sürdüren çok
sayıda hasta vardır.
Saygılarımla...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder