İYİ YAŞA
Nelerdi ölüm
sebebimiz
Ne kadar
yaşamıştık oysa, biraz daha derken pat gidivermiştik…
Tamamlanacak
onca iş varken…
Yalan
olmuştu hayat, olmuş muydu… bilinmez …belki de sürdüğümüz kadardı an…
Yani 1 gün
de yaşasak 100 yılda, yaşadığımız kadar uzundu yaşamak…
Tuhaflıklar,
amaçsızlık ve toprak altına götüremeyeceğini bilerek biriktirmek…
Bu hayatta
ne yaparsan yap boş olduğunu bildiğin halde 1 diploma daha almak için, 1 tuğla
daha koymak için çalışmak
Yaşamak için
gerekliydi anma törenleri ve hayatta kalanların biraz daha yaşayabileceklerini
bilme andaçlarıydı ölüm ilanları…
İçsel bir
şükür gelirdi göz pınarlarından, tersine ağlarlardı dümdüz
Her giden
bir kendini bırakırdı oysa bir anı, bir mendil, bir yazı ve bir koku, hatta
görüntü bile donakalmış resimlerde…
Ayrı
dünyalarda yaşamak en sevdiğinle, acımasız varoluşun bitişi ya da başka bir an
ve anlamda devam edişi gibiydi, senden uzak…
Çınarın
dallarının köküne dokunamayışı gibi ve bilişi o kök olmasaydı varlığının
yeşeremeyeceğini…
Çürümeye
başlayan kökler kendi sonunu anımsattığı için ağlar yaprak, çünkü hisseder için
için sıranın kendisine geleceğini
Bencildir
insanoğlu, diğerinin boşluğuna değil kendi sonuna yanar.
Ölümsüzlüğü
arar, sonsuzmuş gibi yaşar ve bu hayali bozan her şeyden kaçar.
Bu yüzden
doğumlar sevilir, cenazeler kıyamet…
Daha çok
vakti olan bir canlıya bakmak, o büyüyünceye kadar ölmeyecekmiş hissi ve
çocuklar yuvadan uçtuğunda birden çöken ebeveynleri açıklamaya yetmez mi…
belki…
Ve inkâr edilemez
katkı payıJ
Bir canlı
hayatını başka bir canlıya bağlamamalıdır oysa lakin bu bir ihtiyaçtır ve süreç
işler.
KENDİNİ
birine, birilerine bağlamak ister insan; anne, baba, çocuk, eş, arkadaş…
Ve zamanla
bağlantı nesnelerimiz yok olmaya başlar; anne, baba vefat eder, çocuklar
yuvadan uçar, eşten boşanılabilir, arkadaşlarla ara bozulabilir.
Yaşarken
temennimiz bu değildir elbette ama hepsi insan için, yaşarken başımıza
gelebilir.
O zaman ne
mi olur, işte o zaman sistem dağılır ve kendine yetemeyen insan çöker.
Çünkü
binamızın temelinde ki harç kumdur.
Biz büyüyüp,
geliştikçe üstüne koyduğumuz biriketler de bize ait değildir, bu durumda zayıf
temel zayıf binayı taşır diye düşünebilirsiniz lakin ilk defa içine kendimizi
koymak istediğimiz zaman çökmesi kaçınılmazdır.
Kafanız
karışmasın, hayatta kendiniz için bir şey yapmadığınız ve sadece size biçilen
rollerin kuklası olduğunuz zaman olacak olan budur.
Roller
değişip, tek başımıza kaldığımızda, daha doğrusu aslında hep öyle olduğumuzu
anladığımızda, kendimize yapmadığımız yatırımla ve başkalarına yaptığımız
yatırımın hayatımızdan çıkışı ile kocaman bir delikle yüzleşiriz, öyle ki yama
tutmaz.
Sen kimsin?
Her şey ve
herkes yaşamından çıktığında bile sıfırdan başlayabilir, başkalaşma ve uyum
sağlama becerini kendin için de kullanabilir misin?
Bu sorulara
verdiğin cevap EVET ise
Sen bir
savaşçısın ve kaç savaştan galip ya da mağlup çıktığının bir anlamı yok, o
çınarın tamamı sensin.
Esra Erdoğan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder