3 Nisan 2018 Salı

5. BÖLÜM

1.2.2.6. Eşlik Eden Ruhsal Bozukluklar OKB hastalarının 2/3 ünde komorbid başka bir psikiyatrik hastalığın olduğu bildirilmiştir. En sık görülen komorbid bozukluk majör depresyondur. Değerlendirme anında hastaların en az %30 unda majör depresif epizoda rastlanır. Yaşam boyu MDB prevalansı % 70 leri bulmaktadır. Bunların %85 kadarı OKB ye ikincildir. Tourette tanısı alanların % 50 si OKB tanı kriterlerini, OKB tanısı alanların % 10 u Tourette tanı kriterlerini karşılamaktadır. Diğer komorbid bozukluklar ise: Anksiyete bozuklukları (agorafobili ve agorafobisiz panik bozukluğu, özgül fobi, sosyal fobi, yaygın anksiyete bozukluğu), yeme bozuklukları, vücut dismorfik bozukluğu, hipokondriazis, trikotollamani, alkol bağımlılığı, bipolar bozukluk ve şizofrenidir. Şizofreni ve bipolar bozukluğun daha sık görüldüğüne ilişkin veriler de vardır. Bir çalışma da OKB li hastaların % 14 ünde psikotik bulguların olduğu, bir başka çalışma da % 15.7 sinde bipolar bozukluk tespit edildiği bildirilmiştir. Eksen iki komorbiditesi söz konusu olduğunda semptomlar daha şiddetli olur. C kümesi kişilik bozuklukları (obsesif kompulsif, bağımlı ve çekingen) ve pasif agresif kişilik bozukluğu sık görülür. Şizotipal, paranoid, narsistik ve sınırda kişilik bozuklukları daha nadir görülür ve bozukluğun gidişini olumsuz etkiler. Kimi çalışmalarda şizotipal özelliklerin beklendiğinden daha sık olduğuna ilişkin veriler de elde edilmiştir. Şizotipal özellikler olduğunda, şizotipal özelliklerle iç görü arasında ters ilişki olduğu gözlenmektedir ki bu da prognozu kötü etkilemektedir. Anormal risk değerlendirmesi olan hastalarda, anksiyete bozuklukları, yeme bozuklukları, hipokondriazis; eksiklik duygusu olan hastalarda ise tik bozuklukları, tourette sendromu, trikotillomani daha sıktır. 1.2.2.7. Ayırıcı Tanı Obsesyonlar başka birçok mental bozuklukta sıklıkla rastlanabilen semptomlardır. Ancak diğer bozukluklarda kompulsiyonların da eşlik edişi oldukça sık değildir. Kilinikte gerçek obsesyonlarla endişeleri birbirinden ayırmak sıklıkla kolay olmamaktadır. Yaygın anksiyete bozukluğunda ki endişeler OKB de ki endişelerden daha gerçekçidir. OKB’lu hastaların % 60 ı panik atakları tanımlar. Ancak bunların çoğu obsesif korkularına (kontamine bir nesneye dokunma gibi) ikincildir. Panik bozukluğu ise yineleyen panik atakların olması ile tanımlanır ki yaygın anksiyete bozukluğu ve panik bozuklukta ritüellere pek rastlanmaz. Ciddi bir hastalığa yakalanma korkusunun olduğu hipokondriazis ile OKB’u ayırd etmek bazen zor olabilir. Hipokaondriak hastalar da bazen sağlıklarını korumak amacı ile ritüeller geliştirebilirler ve somatik obsesyonlar onlarda da görülür. Bu gibi durumlarda hastanın öyküsünde daha önce başka obsesyon ve kompulsiyonların bulunması OKB lehinedir. Basit tikleri OKB den ayırmak kolay olmasına rağmen tourette sendromunda olduğu gibi aynı yere birden fazla dokunma gereksinimi ve simetri gibi semptomlar var ise ayrım daha da güçleşir. OKKB’da obsesyon ve kompulsiyonların olması gerekmemektedir. Varsa da hasta tarafından egosantrik olarak değerlendirilir. Dürtü kontrol bozukluklarında yapılan eylemden zevk almak söz konusudur. Yeme bozukluklarında ve beden dismorfik bozukluklarında beden imgesinde bir bozulma vardır. Özgül fobi ve sosyal fobi kaçınmanın belirli durumlarla sınırlı ve belli koşullara bağlı olması ile ayırt edilebilir. Majör depresif bozuklukta ki ruminatif düşünceler genellikle duygu durumu yansıtan düşüncelerdir. Sanrılı bozuklukta düşünceler sanrı niteliğindedir, iç görü az olan OKB den ayrımı güç olabilir. Şizofreni diğer semptomların varlığı ve düşüncenin dağınıklığı ile ayırt edilebilir. OKB sözü edilen bozukluklarla birlikte ise çoğul tanı konur. Özellikle semptomların 30 yaştan sonra başladığı vakalarda bazal ganglion hastalıkları gibi organik hastalıklarla ayırıcı tanının yapılması gerekir. 1.2.3. Obsesif-Kompulsif Bozuklukla İlgili Araştırmalar Anadolu Psikiyatri Dergisi 2007;8(2):126-131 Obsesif kompulsif bozukluğu olan çocuk ve ergenlerin birinci derece akrabalarında psikopatoloji Y Taner, E Taner, EE Bakar, Ş Bodur Ufuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, ANKARA Amaç: Bu çalışmanın amacı çocukluk yaş dönemi başlangıçlı obsesif kompulsif bozukluk (OKB) tanısı konan çocuk ve ergenlerin anne, baba ve kardeşlerinde OKB ve diğer psikopatolojilerin varlığını araştırmaktır. Yöntem: Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Bölümü ve özel bir ruh sağlığı merkezine başvuran ve OKB tanısı konan 25 çocuk ve ergen ile bu hastaların anne, baba ve kardeşlerinin tümü çalışmaya alınmıştır. OKB tanısı konan çocukların ana babalarında psikopatoloji klinik görüşmenin yanında DSM-IV Eksen I İçin Yapılandırılmış Tanısal Görüşme (The Structured Clinical Interview for DSM-IV Axis I Disorders, SCID-I) kullanılarak araştırılmıştır. OKB tanısı konan çocuk ve ergenlerin kardeşleri klinik görüşme ve yaşlarına bağlı olarak Okul Çağı Çocukları için Duygulanım Bozuklukları ve Şizofreni Görüşme Çizelgesi-Şimdi ve Yaşam Boyu Şekli-Türkçe Uyarlaması (ÇDŞG-ŞY-T), ya da SCID-I kullanılarak psikopatoloji varlığı açısından taranmıştır. Bulgular: OKB tanısı konan çocuk ve ergenlerin annelerinde kontrol grubundaki annelere göre anlamlı düzeyde daha çok anksiyete bozukluğu saptanmıştır. Anksiyete bozuklukları ayrı ayrı değerlendirildiğinde, hasta grubundaki annelerde OKB kontrol grubuna göre daha yüksek oranda bulunmuştur. Anksiyete bozukluğu dışındaki psikopatolojilerde iki gruptaki anneler arasında anlamlı farklılığa rastlanmamıştır. OKB tanısı konan çocuk ve ergenlerin babalarında tik bozukluğu kontrol grubundaki babalardan yüksek ve aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. OKB ve kontrol grubundaki kardeşler arasında psikopatoloji varlığı açısından anlamlı farklılık saptanmamıştır. Sonuç: OKB tanısı konan çocuk ve ergenlerin annelerinde OKB’un kontrol grubundaki annelere göre anlamlı düzeyde daha sık saptanması, çocuk ve ergenlik döneminde başlayan OKB’ta ailesel yatkınlığın daha fazla olduğu görüşüyle uyumludur. Erken başlangıçlı OKB’u olan bireylerin ailelerinde tik bozukluklarının daha sık görülmesi, OKB ve tik bozukluğunun aynı genetik temeli taşıyan bozukluklar ya da aynı bozukluğun farklı görünümleri olabileceğini düşündürmektedir. Bu çalışmada OKB tanısı konan çocukların babalarında kontrollere göre anlamlı düzeyde yüksek tik bozukluğu görülmüştür. Bu bulgu, babadaki tik bozukluğunun çocuktaki OKB için güçlü bir yordayıcı olabileceğini düşündürmektedir. OKB ve kontrol grubundaki kardeşler psikopatoloji açısından farklı bulunmamakla birlikte, OKB tanısı konan çocukların kardeşleri psikopatoloji açısından değerlendirilmeli ve izlenmelidir. Yazar Devrim DEMİROK, Fatih ÜNAL, Berna PEHLİVANTÜRK Baslik Çocuk ve ergenlerde obsesif kompulsif bozukluk: Sosyodemografik ve klinik özellikler Yayim Yili 2001 Adres Hacettepe Üniv. Tıp Fak. Çocuk Ergen ve Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana BD., Ankara Dergi Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Derg. Kaynak Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Derg. 2001; 8(1): 11-18 Ozet Bu çalışmada, Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) tanısı konan çocuk ve ergenlerdeki sosyodemografik ve klinik özelliklerin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Yöntem: 1984-1994 yıllan arasında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Ruh Sağlığıbölümüne obsesif-kompulsif belirtilerle başvuran çocuk ve ergenlerin dosyaları incelenmiş ve DSM-IV´de tanımlanan OKB tanı ölçütlerini karşılayan 125 çocuk ve ergen, demografik ve klinik özellikler açısından değerlendirmeye alınmıştır. Bulgular:Başvurutarihinde yaş ortalaması 11. 7 ± 3.2 yıl (3-18 yıl) olan 125 hastanın 71´inin (%56. 8) erkek, 54´ünün (%43.2) kız olduğu anlaşılmıştır. Hastaların %71.2´sinde OKB´a eşlik eden anksiyete ve duygulanım bozukluğu gibi psikiyatrik sorunların olduğugözlenmiştir. Hastaların %48´inde obsesyonlar, %91.2´sinde kompulsiyonlar olduğu, hastaların yaklaşık yarısında sadece kompulsiyonlar (%52) ve çok az bir bölümünde sadece obsesyonlar (%8.8) oldu-ğu; geri kalan hastalarda ise (%39.2) obsesyon vekompulsiyonlarm birlikte görüldüğü saptanmıştır. En sık görülen obsesyonlann kendisine ya da sevdiklerine kötü bir şey olacağı obsesyonu olduğu, bunu temizlik ile ilgili obsesyonlann izlediği; en sık görülen kom-pulsiyonlann ise yıkama vetemizlemeileilgili kompulsiyonlar olduğu bulunmuştur. Tartışma: Bu çalışmada 125 hastadan oluşan oldukça geniş bir grupta OKB tanısı alan ço-cuk ve ergenlere ait sosyodemografik ve klinik veriler retrospektif olarak değerlendirilmiştir. Çalışmanın geriyedönükbirdesende olması nedeniyle bazı değişkenlerin yeterince aynntılı ele alınamaması gibi kısıtlılıklara karşın, nozolojik araştırmalara ışık tutabilecek veriler elde edilmiştir. Anahtar kelimeler Obsesif-kompulsif bozukluk, Çocuk, Ergenlik, Geriyedönük çalışma, Demografi Dil Trk Makale No 29956 Metin Yazar Tümer TÜRKBAY, Ali DORUK, Hakan ERMAN, Teoman SÖHMEN Baslik Obsesif Kompulsif Bozukluğun Belirti Dağılımının ve Komorbiditesinin Çocuk ve Ergenler ile Erişkinler Arasında Karşılaştırılması Yayim Yili 2000 Adres Gülhane Askeri Tıp Akademisi Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı 6018 ETLİK/ANKARA Dergi Klinik Psikiyatri Derg. Kaynak Klinik Psikiyatri Dergisi 2000;3:86-91 Ozet Bu çalışmanın amacı çocuk ve ergenlerde obsesif kompulsif bozukluğun (OKB) belirtilerinin dağılımı ile komorbid bozuklukları saptamak ve bunları OKB’u olan erişkinlerle karşılaştırmaktır.Çalışmaya çocuk ve ergen ile erişkin psikiyatrisi polikliniklerine müracaat eden, OKB tanısı konan 44 çocuk ve ergen ile 37 erişkin çalışmaya alındı. Çocuk ve ergenlere Çocuklar İçin Yale-Brown Obsesif Kompulsif Ölçeği, Maudsley Obsesif Kompulsif Soru Listesi (MOKSL) ve komorbid bozukluk tanısını için gereken diğer ölçekler verildi. Erişkinlerde ise MOKSL ve Yapılandırılmış Klinik Görüşme Formu-I (SCID-I) ile değerlendirme yapıldı. Çocuk ve ergenlerin yaş ortalaması 11.15  4.00 yıl (3-17 yıl), erişkin hastaların 25.81  5.54 yıl (18-40 yıl) olarak bulundu. İki grubun MOKSL puanları karşılaştırıldığında; erişkinlerin toplam MOKSL puanları ve yavaşlılık alt ölçek puanları çocuk ve ergenlere oranla istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulundu (p<.05). Diğer alt ölçek puanlarında anlamlı bir farklılık gözlenmedi. Çocuk ve ergenlerde komorbid bozukluklar %45.5 (n=20) olarak bulundu. Sıklık sırasına göre komorbid bozukluklar: depresyon (n=5, %11.4), ayrılık kaygısı bozukluğu (n=4, %9.1), DEHB (n=2, %4.5) ve tik bozukluğu (n=2, %4.5) şeklindeydi. Erişkinlerde ise komorbidite %56.8 (n=21) olarak bulundu. Erişkinlerde komorbid bozukluklar depresyon (n=14, %37.8), diğer anksiyete bozuklukları (n=4, %10.8), kronik motor tik bozukluğu (n=2, %5.4) ve iki uçlu duygulanım bozukluğu (n=1, %2.7) olarak sıralandı. Çocuk ve ergenlerin belirti sayısı erişkinlere oranla daha az, fakat belirti dağılımı benzerdir. Bu bulgu çocuk ve ergenlerin belirtilerini ifade edememe veya farkında olmamaları ile ilişkili olabilir. Erişkinlerde komorbid bozukluk çocuk ve ergenlere göre daha sıktır. Hem erişkin hem de çocuk ve ergenlerde OKB’nda en sık olarak konulan komorbid tanı depresyondur. Yaşla birlikte komorbid bozukluk riski artmaktadır. Anahtar kelimeler Obsesif kompulsif bozukluk, çocuk, ergen,erişkin, semptomatoloji, komorbidite Dil Trk

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder