29 Mayıs 2015 Cuma

SADE VE SADECE AŞK…

Bu ara aşka takmış olan ben, bu olguyu inceleme işini kendime görev edindim. Bu hafta da aşkla ilgili neler bulabilirim diye bakınırken aşkın sözlük anlamını değil de mitolojik anlamlarını keşfetme isteği ile yanıp tutuştum…
Aşk belki tek kanatlı bir kuş, belki akan su, açan çiçek üzerine düşen çiğ damlasından kırılan ışık, yağmurda toprağın kokusu...
Bence aşk serada çiçek değil, yapay ışıkla beslenen, üzerine gerçek gök serilmemiş ve yağmamış olan değil…
Aşk tutsak değil…
Aşk kelimesi nereden gelmedir, nedir bu aşk dedikleri diye merak ettim ve biraz araştırma yaptım…  Tam bir tarifini bulamayınca da mitolojiden çaldım…
AŞK'IN ''A''SI: BİR ADAM
AŞK'IN ''Ş''Sİ: BİR ŞELALE
AŞK'IN ''K''SI: BİR KADIN mış meğerse…
Adam şelalenin sağında yaşıyormuş, kadın da şelalenin sol tarafında… Her gün birbirlerini görüyorlarmış ama şelaleyi aşıp birbirlerinin yanına gidemiyorlarmış…
Çevrede yaşayanlar da bunun adı aşktır, iki si de seviyor ama aralarında bir engel var demişler…
İngilizcesi LOVE olduğu için bu Türkçe aşkın tarifi oluyor sanırım… İngilizcesi’ni de ben uydurayım dedim…
Bir Lady (bayan) varmış, bir de Other (diğeri) bunlar birbirlerini Vandalize (tahrip etmek) ediyorlarmış ki Empathize (kendini başkasının yerine koyabilmek) o zamanlar daha keşif edilmemiş…  E ne de olsa herkes kendi aşkını yaşarmış…
İyi de aşkı da bu taze tutuyor…
Anlayamamak gizemi körüklüyor, hep sorularla yaşamak cevap arayışları merakı taze tutuyor. Kavuşamamak, özlemi körüklüyor… İlgiyi aşka odaklıyor ve diğer sorunlardan uzak tutuyor… Tuzak kuruyor… Bu tuzağa düşmenin adı tutku, soyadı şefkat oluyor…
Kişi bu tuzağa düşmek için çok hevesli… Neden mi?
Aşk her şeyi dışarıda bırakan bir olgu ve hayatın rutin, sıkıcı akışından sizi alıp, ta doruklara taşıyabilecek bir yaşamsal sunu, bir yaşam suyu… Var olmanın diğer adı aşk… Yaşadığını hissetmenin diğer adı…
Aşkın başka bir karşılığı da sarmaşık… Bütünü ile ağacı saran dışarıdan güzel görünen ve ilk sarmaya başladığında ağacı da mutlu eden lakin sonuna doğru iyice sarmaladığında ağacın kurumasına sebep olan sarmaşık…
Her şeye rağmen yaşamın anlamı olan ey aşk… En-el aşk dedirten, delirten aşk…
O sadece karşı cinse hissedilen bir duygu gibi görünse de aslında herkese, her şeye ve en önemlisi de kendimize yöneltebiliyorsak güzel olan aşk… Kendine âşık olan kişi narsist değil, öz güvenlidir… Buradan yayılan bir aşk ile bütün evreni sevebiliyor ise eğer; Çocukları, kadınları, erkekleri, insanlığı, doğayı… Mutludur o zaman…
O vakit;
Sarmaşık kurutan değil koruyan, şelalede ayıran değil yıkayandır…                                                                                                     
                                                                                                                                                                                            Saygılarımla...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder