Ben puzzle yapamıyorum...Bütünü verilmiş
bir resmi minik parçalara ayırıp,bana verdiklerinde ben onu eski haline asla
getiremiyorum. Bir başkası tarafından çizilmiş ve bölük pörçük edilmiş bana da
al eski haline getir dercesine sunulmuş bir resmi ilk haline getirebilme yetim
yok.
Neden yapamadığımı defalarca kendime sordum...Önce sevmiyorum, sonra çok karışık, sonra da sanırım sabır erdemlerim arasında değil dedim kendi kendime. Yafu bende dikkat eksikliği var bu kadar parçayı nasıl göreyim falan... Sonunda bir gün elli parçalık bir puzzle-ı onbeş gün masanın üzerinde bekletip, elimi bile sürmediğimi fark ettiğimde, dur bakalım ne çıkacak diye merak ettim çünkü resmin orjinali kaybolmuş ve elimde sadece parçalar kalmıştı. Neyse uzatmadan, birbuçuk saatlik çalışmadan sonra birleştirebildim ki ortaya çıkan tablo sahaneydi...Suyun üzerinde dalgalanan bir Türk Bayrağıydı ilk başarabildiğim yap-bozum. Asla bozmayacağım hatta kimsenin de bozmasına izin vermeyeceğim ilk ve tek puzzle-ımdı o benim.
Oysa işim gereği yaşam olaylarında ki parçaları iyi sentezleyebildiğimi düşünürdüm hep. Sonrasında bu iki bilgiyi birleştirdim ve dedim ki ben sonunu bilmediğim resimlerde başarılıyım, yaşamak gibi, aşk gibi, iş hayatı gibi, yeni bir proje gibi...yani kısacası içinde en az bir kaç fırça darbemin olduğu ve bu vuruşların resmin bütününü etkilediği biçimlendirmelerde başarılıyım. İşimi de bu yüzden bu kadar çok seviyor olabilirim, diğer işim olan yazmayı da tabi.
İşin içinde yaratıcılığın olduğu kimsede olmayan ve yepyeni şeyler istiyorum yaşamımda...Tabi bu nokta da puzzle-a benzeyen bir yanı var hedeflere ulaşmanın...Burada da küçük adımlarla başlamak gerektiği gerçeği çıkıyor karşıma, ancak yaratım size ait ise iş benim için daha kolay tabi. Resim zaten kafam da ya bir başından bir sonundan parçaları birleştirip, tez zamanda bitiriveriyorum işi.
Önüme sonu bilinen birşey konulduğundaysa; sana öğreteceği bir şey yok sinyalleri veriyor beynim, bunu zaten deneyimlemiştin, yap boz yapmanın manası ne diyorum kendi kendime...Beni heyecanlandırmıyor açıkçası...oysa öğrenmenin ilk şartlarından biri ilği duymaktır.
İyi de bize bunları niye anlattınız şimdi yoksa Ayşe Arman (bu arada pek sevdiğim bir köşe yazarıdır kendisi) gibi sizin de yazılarınız kendinizi anlatmaya mı dönecek bundan sonra diye düşünebilirsiniz. Belki...ama burada minik bir parça olan kendimden başlayıp, büyük bir parça olan topluma gönderme yapmaktan da kendimi alamayacağım galiba...
BENCE BU ÜLKE DE KİMSE PUZZLE YAPAMIYOR, herkes belli parçalara takılıp kalmış gibi görünüyor ve bir türlü ülkenin içinde bulunduğu durumun bütününü görebilecek yap-bozcu biri çıkmıyor. Evet, bozmadan yapamıyoruz ne yazık ki ancak klasik yap-bozlardan artık sıkılmadınız mı?
Yani sonu belli işte; on yılda bir kriz, ekonomi yerlerde, eğitim özgürlükleri gittikçe köleleştirilen ve beyinlerde yanan ampullerin sönmesine rağmen mum ışığına razı olan birer boz-bozcuya dönüşüyoruz gittikçe.
Ben, bozma kısmı bittiyse artık, birazda yap-yapcı yanımızı ortaya çıkarsak diyorum ve diliyorum ki sonunu zaten bildiğiniz, size birşey getirmemekle birlikte, çok şey götüren resimleri birleştirmekle zaman kaybetmek yerine, içinde en az iki fırça darbesinin de size ait olduğu ülkünüzün ve ülkenizin resmini bütünlemek için çaba sarf edersiniz.
MİLLETİMİZE PUZZLE-I KUTLU OLSUN diyor favori puzzle-ımın TÜRK BAYRAĞI olduğunu söyleyerek bitiriyorum.
Saygılarımla...
Neden yapamadığımı defalarca kendime sordum...Önce sevmiyorum, sonra çok karışık, sonra da sanırım sabır erdemlerim arasında değil dedim kendi kendime. Yafu bende dikkat eksikliği var bu kadar parçayı nasıl göreyim falan... Sonunda bir gün elli parçalık bir puzzle-ı onbeş gün masanın üzerinde bekletip, elimi bile sürmediğimi fark ettiğimde, dur bakalım ne çıkacak diye merak ettim çünkü resmin orjinali kaybolmuş ve elimde sadece parçalar kalmıştı. Neyse uzatmadan, birbuçuk saatlik çalışmadan sonra birleştirebildim ki ortaya çıkan tablo sahaneydi...Suyun üzerinde dalgalanan bir Türk Bayrağıydı ilk başarabildiğim yap-bozum. Asla bozmayacağım hatta kimsenin de bozmasına izin vermeyeceğim ilk ve tek puzzle-ımdı o benim.
Oysa işim gereği yaşam olaylarında ki parçaları iyi sentezleyebildiğimi düşünürdüm hep. Sonrasında bu iki bilgiyi birleştirdim ve dedim ki ben sonunu bilmediğim resimlerde başarılıyım, yaşamak gibi, aşk gibi, iş hayatı gibi, yeni bir proje gibi...yani kısacası içinde en az bir kaç fırça darbemin olduğu ve bu vuruşların resmin bütününü etkilediği biçimlendirmelerde başarılıyım. İşimi de bu yüzden bu kadar çok seviyor olabilirim, diğer işim olan yazmayı da tabi.
İşin içinde yaratıcılığın olduğu kimsede olmayan ve yepyeni şeyler istiyorum yaşamımda...Tabi bu nokta da puzzle-a benzeyen bir yanı var hedeflere ulaşmanın...Burada da küçük adımlarla başlamak gerektiği gerçeği çıkıyor karşıma, ancak yaratım size ait ise iş benim için daha kolay tabi. Resim zaten kafam da ya bir başından bir sonundan parçaları birleştirip, tez zamanda bitiriveriyorum işi.
Önüme sonu bilinen birşey konulduğundaysa; sana öğreteceği bir şey yok sinyalleri veriyor beynim, bunu zaten deneyimlemiştin, yap boz yapmanın manası ne diyorum kendi kendime...Beni heyecanlandırmıyor açıkçası...oysa öğrenmenin ilk şartlarından biri ilği duymaktır.
İyi de bize bunları niye anlattınız şimdi yoksa Ayşe Arman (bu arada pek sevdiğim bir köşe yazarıdır kendisi) gibi sizin de yazılarınız kendinizi anlatmaya mı dönecek bundan sonra diye düşünebilirsiniz. Belki...ama burada minik bir parça olan kendimden başlayıp, büyük bir parça olan topluma gönderme yapmaktan da kendimi alamayacağım galiba...
BENCE BU ÜLKE DE KİMSE PUZZLE YAPAMIYOR, herkes belli parçalara takılıp kalmış gibi görünüyor ve bir türlü ülkenin içinde bulunduğu durumun bütününü görebilecek yap-bozcu biri çıkmıyor. Evet, bozmadan yapamıyoruz ne yazık ki ancak klasik yap-bozlardan artık sıkılmadınız mı?
Yani sonu belli işte; on yılda bir kriz, ekonomi yerlerde, eğitim özgürlükleri gittikçe köleleştirilen ve beyinlerde yanan ampullerin sönmesine rağmen mum ışığına razı olan birer boz-bozcuya dönüşüyoruz gittikçe.
Ben, bozma kısmı bittiyse artık, birazda yap-yapcı yanımızı ortaya çıkarsak diyorum ve diliyorum ki sonunu zaten bildiğiniz, size birşey getirmemekle birlikte, çok şey götüren resimleri birleştirmekle zaman kaybetmek yerine, içinde en az iki fırça darbesinin de size ait olduğu ülkünüzün ve ülkenizin resmini bütünlemek için çaba sarf edersiniz.
MİLLETİMİZE PUZZLE-I KUTLU OLSUN diyor favori puzzle-ımın TÜRK BAYRAĞI olduğunu söyleyerek bitiriyorum.
Saygılarımla...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder