Aklından geçirdiklerini okuyorum bak
şimdi böyle yapacak diye düşünmek ve arada da o dediklerinizin çıkıyor olması,
bu şimdiye kadar olan her şey için bir genelleme yapmamıza sebep olur.
Oysa her bireyin dünyası eşsiz ve
ayrıdır.
Ortak bilinç dışımız bize her şeyin
kontrolümüzde olduğu bir dünya isteği ile gelir.
Hal böyle olunca biz her şeyi
anlamlandırmak isteriz, doğa boşluk tanımaz derler ya aslında beyin de düşünce
sisteminde boşluğu tanımaz.
Mesela anılar arasında ki boşlukları
kendisi dolduruverir. İşte tam da böyle bir şeydir karşımızdakinin beynini
okuduğumuzu zannetmek.
Orada ki belirsizlik bizi son derece
rahatsız eder ve tamamlayıveririz boşlukları...
Oysa biraz dayanabilsek sadece kendi
zihnimizi kandırmak adına değil de gerçekten anlamak adına dinleyip,
izleyebilsek, binlerce alternatif arasında her olayın kendine özgü olgusu
çıkıverecek karşımıza.
Burada ki durum şu; beynin çalışma
sistemi basit günlük aktiviteleri kolayca uygulayabilecek durumda iken daha
karmaşık olanlar ise beyini yorar.
Beyin her olay da bu kadar çok
dinleyerek karşı tarafın gözünden bakabilme ve dahi kendini onun yerine
koyabilme işlemi ile ilgilenirse yorulur.
Bu nedenle beynimiz anlamak değil
ikna edilmek ister. Olaylar arasında ki bağlantıları kurmak yerine birinin
söylemesi ve onun da yerine getirmesi daha kolaydır.
İşte bu ve benzeri nedenlerle kolaya
alışan beyin hayal gücü, yorumlama, çözüm üretme, farklı alternatifleri
görebilme, bir olgu, olay ya da nesneyi bir diğeri ile linkleşebilme özelliklerini
geliştirememiş olur.
Tabi 80 yaşına kadar süren
plastisitesi sayesinde stabil kaldığı söylenemese de bu nöronal yolaklar
çocukluktan başlayarak eğitim ile oluşur.
30 yaşında bir danışanım… Bayan A
şöyle demekteydi
Yatılı okuldan çıktıktan sonra insan
arasına karışınca nasıl davranacağımı bilemez oldum. Oradayken her şey
belliydi.
Sınırlar belliydi. Ders çalışma
saatleri, yemek, uyku ve ben son derece başarılı bir talebeydim.
Oysa şimdi aynı başarıyı gündelik
hayatta bile gösteremiyorum.
Öğrenemediği insan ilişkileri, gerçek
hayat, gerçek duygulanımlar bunların hiç biri yok, öğretilmemiş, işlenmemiş ve
beyin tarafından işlemleşmemiş.
Hayat sadece yatılı okul olmadığına
göre kendi tabiri ile sudan çıkmış balığa dönen bu danışan nereye gider?
Ben size söyleyeyim, bir üst akıla
–üst akıl yerine koyduğu biri, kurum ya da topluluk- gider.
Okulda ki düzen böylece devam eder ve
kişi hayatı böyle sanmaya devam ederek mutlu mesut yaşar.
Aslında tam olarak da böyle olmaz
tabi. Mutsuzdur ve uyumsuzdur ama nedenini bilemez ve bu da onu bir üst akıla
daha çok yaklaştırır. Kısır bir çevre, güvenli ve bilindik bir alan ona
diğerlerine olduğundan daha çok huzur verir çünkü beyin yeni nöronal ağlar
oluşturmak zorunda kalmaz. Bildiği şekilde çalışmaya devam eden beyin ve
beyinler üst akıl tarafından tek iple oynatılan kuklalar gibidirler.
KUKLA BURADA, KUKLACI NEREDE?
Kuklacı ise eğitim sistemi ile onları
bu hale getirendir.
Uzman Psikolog Esra
Erdoğan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder