|
Büyüdükçe insan daha farklı bakıyor
aşka…
İlkyazda akla gelenler artık düşüncelerimizden yıldız gibi kayıp giderken yerini başka şeylere bırakıyor aşk olgusu… Ne hoş aklın oyunları; anımsadıklarımız, atladıklarımız, asla oynamam dediğimiz oyunların başrolünde bulmalarımız kendimizi. Hepsi bize ait birer yaşam parçası değil mi ve anılar bütünü değil mi yaşamdan arta kalan… Sadece anımsadıklarımız mı bize kalan, bir de beynimizin diğer bilgilere yer açmak için sildikleri ya da arka plana atıp hatırlamakta zorlandıklarımız var elbette. Hafızanın anımsamadıklarını duyusal hafıza hatırlar. Bazen bir ses, bir koku, bir dokunuş bize unuttuğumuzu sandığımız kişi ve ortamları hissettirdikleri ile birlikte geri getiriverir. Şimdi bunu nereden anımsadım hiç aklımda yoktu dediğimiz bir ya da bir sürü anı beynimize üşüşüverir. Bunlar aşk gibi hoş anılar olabildiği gibi vuruklar da olabilir; aşk ya da aşk acısı gibi. Her şey hoş bir anı olarak kalır günün birinde hayatın vurukları bile gerçek sevda bulunduğunda… İnsanın insana olan aşkı; insanlık için bir şey yapabilme gücü elde edildiğinde, koşulsuz sevildiğinde diğeri her şey yoluna girmiş demektir. Lakin bunun için de önce kendisini sevmeli insan, kendisine âşık olmalı, kendinden çıkışla sevebilir diğerini kişi. Kendi değerine eşit koşarak biçer karşısındakinin ederini. Kendisini sevemeyen diğerlerini sevme yetisine de sahip değildir ki tersi de doğrudur, diğerlerini sevemeyen kendini de sevmiyor demektir. Dünyaya yeni gözlerle bakmak her şeyi değiştirebilir ama önce baktığınız gözlerin bağlı olduğu sistemi değiştirmek gerekir ki bu sistem de beyinin ta kendisidir. Onu değiştirmek için ise ihtiyacınız olan tek şey; EĞİTİMDİR. |
29 Mayıs 2015 Cuma
AŞKIN HALLERİ
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder