Maskeli Balo
Sahte
zamanlardan geçiyoruz, hepimiz çıkartmaya korktuğumuz maskelerimizle yaşıyoruz…
Biz
hangisiyiz; yüzlerimizde ki gülümsemenin yapıştırılmış hali altında ki ağlak suratlı
çocuk mu, yoksa bazen gülümseyen, oynayan, öfkelenen, sevinen, iyi kötü
yanlarıyla kendini kabul eden ya da yadsıyan ben mi?
Personalar,
egolar ile uyumsuz olduğunda arafa düşer insan, inandığı ile yadsıdığı aynı
yöne düşerse kayıp olur, gitmek istediği ile hayatın kolaylaştırdığı yol aynı
ise mesele yok lakin değilse kendini kandırarak yaşamak kaçınılmaz sonuca
götürür; önce araf sonra da cennet bildiği yerin cehennem olduğunu fark etmek…
Bu bile
büyük şans; fark etmek
Fark etmek
sana yeniden başlama gücünü verebilir. AL ONU ve KULLAN.
Bu sefer
maskesiz yaşa ki aynada gördüğün kişi sen olasın.
İşe geldiği
gibi değil adil bir yaşam sürmek için yeniden başlamak…
Duymak ve
görmek istediklerini selektif ve yanlı bir bakış açısı ile çözer ve bunu fark
eden yanını da bastırmaya devam edersen, cehennem sana gelir ve sen yok saysan
da sorunu hayat adildir.
Kaçtıklarına yakalanacaksın,
bastırdıkların tarafından baskılanacak, yok saydıkların tarafından
yoklanacaksın.
Ya kendin
olacak ya da kendini içten içe çürüterek yaşayacaksın; her halükarda acı senin
acın, mutluluk senin mutluluğun olacak ve aradaki makası kapattığın zaman
dinginliğe yakınlaşacaksın.
Maskesiz
yaşamak mümkün değil belki lakin içsel çocuğunuzla uyumlu minik bir maske de iş
görebilir.
Olmaktır
makası kapatmak;
Objektivite
insanın doğasına bire bir uyumlu değildir aslında; ister istemez kendi bilgisi,
tecrübesi, zihni kadar bakar insan ve en çok da kendine kör bakar.
Kısaca kişi
diğerlerine bakmadan kendine bakmayı öğrenmek zorundadır.
Kendini
bilmeyen deve başkasının hörgücü ile uğraşır dururJ
Esra Erdoğan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder