MERKEZ KAÇ
Dünya bir merkez kaç kuvveti ile dönerken biz nereye savrulduğu muzun farkında mıyız?
Kendimizi merkez yapmaya çalıştığımız her an kendimizden ne kadar uzaklaştığımızın
Kendimizi merkez yapmaya çalıştığımız her an kendimizden ne kadar uzaklaştığımızın
Aşka düşmek ile aşka yükselmek arasında ki farkın bilincinde miyiz?
Aşka düşmek bilinçsiz bir sahip olma duygusuna kapılmaktır oysa sadece nesneler mülkiyet edinilebilir, kişiler değil.
Aşka yükselmek ise sevginin ta kendisidir…
İçeriği köleleştirmeyi değil özgürleştirmeyi barındırır ki
Sadece karşı cinse değil, her şeye ve herkese yöneliktir.
Aşka düşmek bilinçsiz bir sahip olma duygusuna kapılmaktır oysa sadece nesneler mülkiyet edinilebilir, kişiler değil.
Aşka yükselmek ise sevginin ta kendisidir…
İçeriği köleleştirmeyi değil özgürleştirmeyi barındırır ki
Sadece karşı cinse değil, her şeye ve herkese yöneliktir.
Sahip olmak, köleleştirmek ve mülkümüz haline getirmek, zannedildiğinin aksine sevgiyi öldürür…
Yasaların yüzde doksanı mülkiyet hakları üzerine kurulu iken, edebiyat ve sanatın yüzde yüzü de aşka yükselmek arzusu üzerine kuruludur..
Ancak bilinçsiz olan tek yanımız bu olmamasına rağmen hala sürekli altın kafesler üretmek zorunluluğu hissetmemiz de bundandır.
Özünde yaşatmak değil de öldürmek arzumuz, sahip olma isteğimizin en uç noktasıdır…
Oysa yaşatmamıza bağlıdır yaşamamız ve aşka yükselmemiz…
Gerçek sevgi şartsız olandır…
Sen beni mutlu et bende senin istediklerini vereyim tarzı bir olgu asla sevgi aşk ya da benzeri bir şey olamaz. Olsa olsa kendimizi kandırmamız dan öteye geçememiş bir gölge oyunu olarak nitelenebilir…
Sahnenin arkasını görmektir önemli olan…
Tüm gölgeler bizi asıllarına yaklaştırmıyor ise eğer, ışıksız var olmayacaklarını bildiğimiz kumdan kulelerdir…
Onlar yıkıldığında yıkılmak istemiyorsak şayet gerçeklerle yüzleşelim…
Kendi perdemizin arkasını görerek işe başlayalım…
Ancak bilinçsiz olan tek yanımız bu olmamasına rağmen hala sürekli altın kafesler üretmek zorunluluğu hissetmemiz de bundandır.
Özünde yaşatmak değil de öldürmek arzumuz, sahip olma isteğimizin en uç noktasıdır…
Oysa yaşatmamıza bağlıdır yaşamamız ve aşka yükselmemiz…
Gerçek sevgi şartsız olandır…
Sen beni mutlu et bende senin istediklerini vereyim tarzı bir olgu asla sevgi aşk ya da benzeri bir şey olamaz. Olsa olsa kendimizi kandırmamız dan öteye geçememiş bir gölge oyunu olarak nitelenebilir…
Sahnenin arkasını görmektir önemli olan…
Tüm gölgeler bizi asıllarına yaklaştırmıyor ise eğer, ışıksız var olmayacaklarını bildiğimiz kumdan kulelerdir…
Onlar yıkıldığında yıkılmak istemiyorsak şayet gerçeklerle yüzleşelim…
Kendi perdemizin arkasını görerek işe başlayalım…
ÖZGÜRLEŞELİM ve ÖZGÜRLEŞTİRELİM...
Gerçek AŞK, seferberlik anında değil, en yalın hali ile var olandır…
Gerçek AŞK, seferberlik anında değil, en yalın hali ile var olandır…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder